Denizdeki Son Yolculuğu

Başlatan Tekyürek, 25 Ekim 2014, 17:42:24

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Teşhis  konuyor. Atatürk’ü siroz ateşi sarınca devreye 56 gün kalacağı iskelede  demirli Savarona giriyor. Odasının etrafına 30 santimetre yüksekliğinde  çinkolar içine buz kalıpları konuyor. Bir ara doktorların tüm  itirazlarına rağmen dondurma yiyor. İyice bunaldığı bir an Said Kaptan’a  emrediyor. Tekirdağ’ın ışıklarını görene kadar gidiyorlar. Bu  Atatürk’ün denizdeki son yolculuğu oluyor. [/b]

Ali Rıza Erdim, Atatürk’ün hastalık dönemini anlatıyor...







Atatürk’ün hastalık döneminin başlamasıyla ilgili olaylar..

- 1938’de Termal  Otel inşa halindeydi. Bir gün “Termal emrinize amade” diye bir haber  aldık. İzmit’e, Derince’ye, Ertuğrul ile iskeleye ve Termal’e ulaştık.  Otel tamamen bitmemiş fakat her şey tertemiz, hazırlanmıştı. Başvekil  Bayar da yanımızdaydı. Doktorlar Nihat Reşat Belger, Neşet Ömer İrdelp,  Atatürk’ün Termal’deki hususi köşküne gidiyorlar. Orada Paşa’ya  bakıyorlar, siroz olduğunu anlıyorlar. O gece Termal’de güzel bir sofra  kuruldu, yenildi, içildi. Ankara radyosundan şarkılar dinlendi. Bursa  Valisi Şefik Bey, Atatürk’ün geldiğini haber almış, Bursa’ya davet  ediyor. Bursa’da iki gün kaldık. Benim Atatürk’ün siroz olduğundan  haberim yok. Bursa belediyesi salonunda balo verildi. Ben, Atatürk’ün  arkasındayım. Garsonlar, rakı, leblebi getirdiler. Tuzsuz sarı leblebiyi  çok severdi.  Cebinden mendili aldı. Sofrada mendille burnunu siliyor cebine koyuyor,  hemen sofracı mendili alıyor temiz mendil veriyordu. Sonra, anlattılar.  Siroz’un en belirgin özelliğiymiş burundan kan gelmesi. Üçüncü gün  Dolmabahçe Sarayı’na gittik, orada zatürree geçirmiş galiba. Karnı  şişmiş, su falan alındı. Viyana’dan Hitler’in müsaadesiyle iki doktor  getirtildi. Fransa’dan gelen Mösyö Fissenger “Benim kliniğime gelirse  ben onu Türkiye’ye sağlam gönderirim” demiş. Gönderilmedi.



Gönderilmedi mi, gitmek mi istemedi?

- Gönderilmedi,  herhalde hükümet izin vermedi. O zaman uçağa binmek istediği halde izin  verilmezdi. İsmet İnönü askeri uçakla gitti geldi. O da binmek istemiş  izin verilmemiş. Viyanalı doktorlar yata gittiler, Atatürk Dolmabahçe  Sarayı’nın önünde yatta yatıyor.



Emrediyorum, bana dondurma getirin



Niye yatta yatıyor?

- Belki serinlerim diye. Doktorlar 4-5 saat kaldılar. Neşet Ömer Bey, Akil Muhtar (Özden) Bey, Dr. Mehmet (Kamil) Bey Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor Üye ol Veya Giriş Yap’un  bütün meşhur doktorları orada. Ecnebi doktorlar, muayene sonunda “Bizim  yapacağımız bir şey yok, siz çok iyi bakıyorsunuz. Fakat şefimizi altı  aydan fazla yaşatamazsınız” demişler. Hemen Avrupa’ya döndüler. Bizim  doktorlar onları Sirkeci’den yolcu etmeye gitmişler. Onlara, “Sakın bir  şey vermeyin” diye tembih edilmiş. Atatürk, Neşet Ömer Bey’e soruyor, şu  yok, bu yok. “Bana dondurma getir” diyor. “Efendim emir verdiler  getirmeyeyim” diyor. “Ben emir veriyorum getir” diyor. Onlar da bardakla  getiriyorlar. Sonra Neşet Ömer Bey soruyor, “Nasıl Paşam?” diyor.  â€œSorma halimizi, perişan olduk, tırnağımızdan girdi saçımızdan çıktı”  diyor. Neşet Ömer Bey üzülüyor, dizine vuruyor. Siyahlığı günlerce  geçmemiş, çok üzülmüş.



6 ay yaşayacağı söylendiyse moralinde ne gibi bir değişme oldu?

- Nasıl söylediler bilmem ama, “Ben bunu da yeneceğim” demiş, demek ki hasta olduğunu biliyordu.



Atatürk’ün yüksek ateşini itfaiye bile söndüremiyor







   





                         



Yatta kimler vardı?



-Savarona’da ben  nöbetçiyim, bazen Haldun Derin olurdu...Zihni Derin’in (çay sanayiinin  kurucusu) oğlu. Hasan Rıza Soyak’ın oğlunun Arnavutköy Koleji’nden  arkadaşıydı. Onun kanalıyla Riyaseti Cumhur kalemine alındı (1933).  Burada iki sene kaldı, sonra Kalem vasıtasıyla Avrupa’ya gönderildi,  maaşı da yollanıyordu. Fransa’da da kaldı. Haldun Derin geliyor, ben  gidiyorum. Gece yattım. Baktım gemi harekete hazırlanıyor, giyindim.  Savarona’yı gördünüz mü? O muazzam bir gemiydi. Her şey elektrikli.  Doğru yukarı çıktım “Said Kaptan hayrola, ne oluyoruz” dedim.



Said kaptan kim, soyadı yok mu?

-Atatürk’ün bir  sözü vardı. Karada Sadullah (Albay, Seyrisefain Umum Müdürü), denizde  Said Kaptan olduktan sonra ben daima yaşarım” derdi. “Atatürk bunalmışâ€  dedi. Atatürk’ün odasında vantilatör çalışıyordu, ama kâfi gelmediği  için odanın etrafına 30 santimetre yüksekliğinde çinkolar içine buz  konuyordu. Onunla soğutulmaya çalışılıyordu.



Odanın içi yanıyor yani!

-Said Kaptan’a,  â€œBurası çok sıcak, acaba seyredersek faydası olur mu?” demiş. O da “Olur  tabii, Paşam” demiş. “İyi öyleyse, Boğaz’a kadar gidelim” demiş.  Marmara’ya doğru 3-4 saat gittik. Tekirdağ’ın ışıkları görünüyordu.  Sonra geri döndük. Dolmabahçe’ye demir attık. Sofracı Kamil, Atatürk’ü  kucağına aldı, motora (Acar motoru), oradan asansörle yukarı çıkardı.  Pehlivan gibi oğlandı.



Hani yabancı casuslarla güreştirdiği oğlan mı?

- Evet o.  Rahmetli güreşi çok severdi. Sofracı çocuk onu kucağına almadan önce,  yatta çalışan mühendisler vardı, görmesinler diye onları bir yere,  kamaraya kapattılar.



En son ne zaman içki içti Atatürk?

- Termal’de  teşhis konduktan sonra, son olarak baloda içti. Ölmeden 5-6 ay önce  içkiyi bırakmıştı. Atatürk Dolmabahçe’de yatarken, itfaiyeler, denizden  su alır duvarlara püskürtürlerdi. Soğuk olsun diye.



Çok zayıflamış mıydı?

- 30 kilo vermişti.



Boylu poslu muydu?

- Boyluydu, güzel adamdı. Erkek güzeli diye ona derlerdi.



Onu en son ne zaman gördünüz?

-  Dolmabahçe’deyiz, yedek subaylar, özellikle öğretmenler maaşları  verilmediği için Gülhane Parkı’nda toplanmışlardı. Polisler bir  ayaklanma falan zannetmişler. Saraya aksettirilmiş mesele. Subaylar  saraya yürüyeceklermiş. Ben de o gün nöbetçiyim. Bu askeri  toplantılardan, yürüyüşlerden Atatürk kuşkulanmış. Orduya, “Bana  bağlılığınızı bildirin” diye tamim göndermiş. Her taraftan  bağlılıklarını bildiren yazılar geliyor. Yazılar o kadar çok ki,  yoruldum, bıktım.... Saat; 2.00-3.00. Paşa karşıma oturdu. “Erzurum’dan  var mı?” diyordu. Erzurum’da Salih Omurtak kumandan. “Var Paşam” dedim.  Sayıları okumaya başladım. 22-23... Ben yazı okuyorum diye rakamları  okuyorum. “Bu çocuk yorgun yatırın bunu” demiş. Sonra, Atatürk’ün  emriyle maaşlar verildi.



Karnı şişmişti fotoğrafçıya izin vermedi





                                         

“Hastalığı  sırasında Hatay meselesiyle meşguldü. İstanbul’a gittik, hükümete  oradaki Fransızlarla görüşülmesi için talimat verdi. Müspet cevap  gelmeyince Adana’ya gitmeye karar vermiş. Ülkü küçük, ona “Siz  Ankara’ya, ben harbe” demiş. Onlar, Ankara’ya, biz de Eskişehir’den  Adana’ya gideceğiz. İstanbul’a gelmeden önce Fevzi Çakmak’a “Sizinle  konuştuğumuz esaslar üzerinde harekete geçin” demiş. O da şu:  Trakya’daki savaş araçları Adana’ya gönderilecekti. Kesin emir verdiği  halde, bunu önlemek amacıyla biz Eskişehir’deyken Tevfik Rüştü, Şükrü  Kaya, İsmet Bey Atatürk’ü karşıladı. Onlar bir vagonda görüştüler.  Adana’dan vazgeçildi. Biz Mersin’e gittik. Fakat, Adana’da fıkra  kumandanı Şükrü Kanatlı bir resmi geçit hazırlamış. Atatürk onu  seyretti. O zaman Karnı şişti. Bir fotoğrafçı resmini çekmek istemişti  trende, izin vermemişti.”



Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor Üye ol Veya Giriş Yap

Linkback: Denizdeki Son Yolculuğu
  • Gösterim 1,872 
  • Herşey Genel Paylaşım
  • 0 Yanıtlar


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor Üye ol Veya Giriş Yap


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious

Benzer Konular (5)


İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz