Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler

Başlatan Tekyürek, 25 Ekim 2014, 17:41:11

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.



Mustafa, annesi ve kız kardeşi ile birlikte dayısının çiftliğine gitti.  Akşamüstü çiftliğe vardıklarında dayısı onları çok candan bir şekilde  karşıladı. Hal-hatır sormalardan, iltifatlardan sonra akşam yemeği  yendi. Yemekten sonra bir saat kadar daha sohbet edildi ve ardından  geceyi geçirmek üzere odalarına çekildiler.



Ertesi sabah sabahın erken saatlerinde dayısı Mustafa’ya çiftliğin her  tarafını gezdirip gösterdi. Öğle vaktine doğru bakla tarlasına gittiler.  Tarlanın kenarına geldiklerinde dayısı parmağı ile tarlasındaki  tohumları yemekte olan kargaları işaret ederek: “ Bak Mustafa, şu  kargaları görüyor musun? İşte bunlar bizim baş düşmanımız. Ben  uğraşayım, çalışayım, onlar gelsinler tohumları yesin bitirsinler. Oh ne  ala, ne ala! Kimseye faydası olmaz şu karga murdarının. Yaptıkları anca  zarar, ziyan. Bir de şu korkuluğun omuzlarına, kafasına konarlar “ gak  gak “ diye öterler yüzlü yüzlü. Korkuluğun sadece adı korkuluk. Şu hale  bak. Dört beş karga omuzlarına konmuş, yemişler tohumları, doymuşlar,  güneşleniyorlar. Gel Mustafa, kovalım şunları “ diye söylendi. Mustafa  ile dayısının geldiklerini gören kargalar uçup gittiler. Daha sonra  dinlenmek için bir ağacın altına otururlarken Mustafa, dayısına: “  Dayıcığım, bu tarla hep böyle midir? “ dedi. “ Yani içinde çalışan,  bekleyen olmadığı zamanlar kargalar tohumları yerler mi? “Dayısı: “  Yerler Mustafa’m yerler. Bunlar sahipsiz bir tarla görmesinler. Onu,  yirmisi toplanır gelir. Böyle gündüzleri tarlada beklemezsen birkaç  haftaya kalmaz toprakta bir tek tane bırakmazlar” dedi.



Bunun üzerine Mustafa konuyu toparlama ihtiyacı hissetti: “ Peki  dayıcığım, o zaman kargalar tohumları yiyip bitirmesinler diye sabahtan  akşama kadar bekçilik yapmak zorunda kalıyorsunuz. “ “ Aynen dediğin  gibi oluyor Mustafa. Çiftlikte yapılacak bir sürü iş varken, ben buraya  gelip karga peşinde koşuyorum. Ne yaparsın ki, bu bakla tarlası çok  önemli. Baklalar olgulaşınca hem kendimize yemeklik oluyor, hem de  arabaya yükleyip pazarda satıyorum; iyi de para ediyor. “ “ Demek ki  burada bekçilik yapmak işleriniz için büyük engel teşkil ediyor, sevgili  dayıcığım. O halde izin verirseniz yarından tezi yok kardeşim Makbule  ile gelip burada bekleriz. Siz de çiftlikteki işleri yoluna koyarsınız.  Kargaların tarlanızdan bir tek tohum yemelerine izin vermeyeceğimi  bilmenizi isterim. “ “ Hay, sen aklınla bin yaşa, Mustafa! Bak bu hiç  aklıma gelmemişti. Daha önce defalarca düşünüp de içinden çıkamadığım bu  büyük sorunu kolayca çözüverdin. Bugün akşama kadar burada kalırız.  Tarla bekçiliği nasıl yapılır iyice öğrenirsin. Zaten zor bir tarafı yok  canım. Biraz dikkatli olup kargaları kollaman yeterli. Akşama çiftliğe  dönünce annene ben söylerim. Onun da rızasını almak lazım. “



Ertesi sabah erkenden yengesinin hazırladığı börekleri bir torbaya koyan  Mustafa kız kardeşi Makbule ile birlikte dayısının bakla tarlasına  geldi. Gelir gelmez de, tarlaya inen kargaları kovalamaya başladılar.  Öğle vaktine doğru ikisi de çok yorulmuştu. Bunun sebebi: Bir defa tarla  oldukça büyüktü. Bir tarafa üç beş karga tohumları yemek için gelseler  Mustafa ile Makbule hemen koşuyorlar kargaları kovalıyorlardı. Aynı  kargalar uçuyorlar, tarlanın öteki tarafına iniyorlardı. Tarlanın bir  başından bir başına koşup durmak onları yormuştu. İşin içine başka  kargalar da karışınca durum iyice çekilmez hal almıştı. Öğle vakti bir  köşede oturup yengesinin hazırladığı börekleri yerlerken Mustafa  Makbule’ye sorunu kökünden halledecek bir yöntem bulduğunu söyledi ve  şunları ekledi: “ Makbule, kargaların bize oynadığı oyunun bilmem  farkında mısın? Biz bu tarlaya gelir gelmez acemi olduğumuzu anladılar.  Uygulamak istediğim yöntem oldukça basit. Tarlanın ortasında bulunan  kulübenin içinden tarlayı enlemesine bölen bir çizgi çektiğimizi farz  edelim. Bu çizgi tarlayı iki eşit parçaya böler. Yukarı tarafta kalan  parça biraz meyilli, burası benim olsun. Aşağı tarafta kalan parça  dümdüz, burası da senin olsun. Herkes kendi bölgesindeki kargaların  kovalanmasından sorumlu olacak. Eğer kendi bölgenin ortalarına yakın bir  yerde durmaya özen gösterirsen sabahki yorgunluğunun iki kat azaldığını  fark edeceksin. Şimdi konuyla ilgili bana sormak istediğin bir şey var  mı? “



Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor Üye ol Veya Giriş Yap

“ Ne diyebilirim ki Mustafa abi. Sen yapmamız gerekeni tam olarak  anlattın. Burada bana düşen görev anlattıklarını eksiksiz olarak  uygulamamdır. ““ Aferin sana Makbule. Senin gibi söz dinleyen, kavrayışı  kuvvetli bir yardımcı ile çalışmak benim için şereftir. Bu başarı  sadece benim değil, ikimizin başarısı olacaktır. Şimdi biraz acele  edelim, böreklerimizi yiyelim de işe başlayalım. Bak kargalara, meydanı  boş bulunca nasıl da çoğalıverdiler. Belki şu an için tarlanın üstünde  uçmaktan başka bir şey yaptıkları yok ama eğer acele etmezsek birer  ikişer tarlaya inmeye başlayacaklarına eminim. Dayıma, kargaların  tarlanızdan bir tek tohum yemelerine izin vermeyeceğim, diyerek söz  vermiştim. “



Mustafa’nın kendi buluşu olan yöntem başarılı oldu. Akşamüstü hava  kararmaya başladığında kargalar geceyi geçirmek için konaklama yerlerine  giderlerken aç ve yorgundular. Çiftlikte yenen akşam yemeğinden sonra  Makbule, o gün olanları ve kargaların üzgün ve perişan bir şekilde  gidişlerini anlatırken, odada bulunanlar kahkahalarla gülmekten  kendilerini alamıyorlardı. Annesi Zübeyde Hanım, “ Benim Mustafa’m çok  akıllıdır “ diyerek sarı saçlı, mavi gözlü oğlunu gururla alnından  öperken, Mustafa vakur halini hiç bozmadan duruyor, sadece gülümsemekle  yetiniyordu.



Mustafa’nın kız kardeşi Makbule  rahatsızlandığı için çiftlikte kalmıştı. Bugün Mustafa tek başına bakla  tarlasında bekçilik yapacaktı. Şu karga kovalama işinin pek bir zorluğu  kalmamıştı. Bakla tarlasına gelmeye başladığı ilk günlerde kargalar  Mustafa’nın ne derece zorlu bir rakip olduğunu anlamışlar ve onun  uyguladığı yöntemi müthiş bir mücadele örneği göstermelerine karşın boşa  çıkaramamışlar, çekilip gitmişlerdi.



Mustafa sabah erkenden bakla tarlasına gelince tarlanın tam ortasında  bulunan kulübenin önüne bir sandalye çıkarıp oturdu. Aradan yarım saat  geçmeden canı sıkılmaya başladı. Böyle boş oturmak O’na göre değildi. O,  bir şeylerle meşgul olsun, bir işe yarasın, faydalı olsun isterdi.  Dayısının bakla tarlasında bekçilik yapmakla bir işe yarıyordu, faydalı  oluyordu, fakat bunlar yeterli miydi? Hayır, yeterli değildi. Ne  yapabilirdi? Kulübede birkaç tane ders kitabı vardı. Kitap en iyi  arkadaştı. Okurdun, öğrenirdin, fikirlerin gelişirdi. Mustafa bir kitap  alıp okumaya başladı. Böylesi çok daha iyiydi, hem artık canı da  sıkılmıyordu.



Aradan iki saat geçmişti. Mustafa ilerdeki tarlaların arasındaki patika  yoldan yaşlı bir adamın geldiğini gördü. Yaşlı adamın yanında bir kuzu  vardı. Onun gelip tarlanın kenarındaki bir ağacın altına oturmasını  fırsat bilen Mustafa yerinden kalktı, kitabı kulübeye bıraktı ve yaşlı  adamın yanına gitti. Mustafa söze şöyle bir giriş yaptı: “ Merhaba dede,  nereye böyle? “ Yaşlı adam: “ Yolcuyum ben evlat, kasabaya oğlumun  yanına gidiyorum. Bu kuzuyu toruna hediye olarak götürüyorum. Geçen ay  köye gelmişlerdi, bir hafta kaldılar. Torun kuzu diye tutturmuştu. Ben  de, şimdi çok küçükler, biraz büyüsünler bir tane sana getiririm  dediydim. Alsın kuzuyu besleyip büyütsün. Dünyada en önemli şey  sevgidir. Sevgisiz kalmış bir insan kuru bir ağaca benzer. Zamanında  onun kalbine sevgi tohumu ekilmemiştir, sevmek öğretilmemiştir. Bir  bilinmezlik içinde bocalar durur. Yüzyıllardır süregelen anlamsız  kargaşayı sevgi yoksunu insanlar çıkardılar. Toplumları birbirine düşman  ettiler. Sonuçta bunun acısını insanlık çekti. İnsanlara sevgiyle  yaklaşmalı, onların kalplerine sevgi tohumu ekmeliyiz. Sevmek çok güzel  bir duygudur ve insanı hayata bağlar. Sevelim, sevilelim, hayatın tadına  varalım. “



Yaşlı adam konuşurken Mustafa oturmuş ve anlattıklarını ilgiyle  dinlemişti. Şimdi söz hakkı Mustafa’nındı: “ Dede, bazı insanlar nedense  vatanlarını sevmiyorlar. Ben vatanımı çok seviyorum ve bu vatanın  evladı olduğum için gurur duyuyorum. Şimdi vatanlarını sevmeyenler  vatanını sevmeyi nasıl öğrenecek ve ben vatan sevgimi nasıl  geliştirebilirim. Tavsiyelerin neler olacak? “ Mustafa’ nın coşku dolu  konuşması yaşlı adamı şaşırtmıştı. On yaşlarındaki bir çocuğun bu derece  bilgili ve kültürlü olması, düşüncesini korkusuzca söyleyebilmesi,  öğrendiklerini yeterli bulmaması, yeni bir şeyler daha öğrenmek için  soru sorması akıl alır gibi değildi. Hani bu yaşlardaki kaç çocuğun  aklına gelirdi vatan sevgisi?



Yaşlı adam düşüncelerinden sıyrılınca, gülümseyerek: “ Evlat, adını  demedin bana, neydi adın? “ deyince Mustafa: “ Dede, benim adım Mustafa “  dedi. Bunun üzerine yaşlı adam: “ Sana tavsiyem Büyük Vatan Şairi Namık  Kemal olacak. Namık Kemal, türlü engellemelere karşın vatanını çok  sevdiğini haykırmaktan çekinmedi. Bu uğurda çok acı çekti, fakat hiçbir  acı O’nu vatanına hizmetten alıkoyamadı. “ Mustafa: “ Bundan sonra Namık  Kemal’in şiirlerini daha bir önem vererek okuyacağıma söz veriyorum.  Dede, mutluluk nedir sence? Ben mutlu olmak insandan insana değişebilir  diyorum “ dedi. Yaşlı adamın mutluluk hakkında söyledikleri şunlar oldu:  â€œ Mutluluk yaşamsal bir gerçektir yani yaşamda mutluluk vardır ve her  insanın mutluluğu ayrıdır. Hakkın olan mutluluğu başkalarının  mutluluğuna gölge düşürmeden istemek sana kalmıştır. Mutlu olmak için  büyük şeyler istemek gerekmez. İnsan isterse bir kelebeğin uçuşunu görüp  mutlu olabilir. Her neyse Mustafa yavaş yavaş kalkayım. Hava kararmadan  kasabaya varmalıyım. Anlattıklarımın sana bir parça faydası olduysa ne  mutlu bana. İyi günler dilerim. “



Mustafa: “ Ne demek dede, hem de çok faydası oldu. Ben de sana iyi  günler dilerim. Yolun açık olsun “ dedi. Mustafa yaşlı adam gittikten  sonra kulübeye döndü ve sandalyesine oturarak konuşulanları düşünmeye  başladı.


Linkback: Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler
  • Gösterim 1,690 
  • Herşey Genel Paylaşım
  • 0 Yanıtlar


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor Üye ol Veya Giriş Yap


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious

Benzer Konular (5)


İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz