İçkiler

Başlatan Tekyürek, 25 Ekim 2014, 17:25:04

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Bira

Bira'nın tarihçesi



4000 yıl öncelerinde Hitit' ler arpa, buğday, bal, elma ve üzüm ziraati  yapmaktaydılar. En başta gelen gıdaları ekmek buğdaydan ve biraları  arpadan yapılıyordu. Hitit' ler biraları dini tören ve merasimlerde hep  içmekteydiler. Ve bu biraları buğday sapları ile içmekten büyük zevk  duyuyorlardı. O günlerde yapılan biraların alkol dereceleri bugünküler  kadar düşük değildi.



Bazıları birayı Sümerler tarafından Avrupa'ya geçtiğini, bazıları da  Anadolu'dan Yunanlılar vasıtasıyla Germenlere ve Gallere ulaştığını  vurgulamaktadırlar. Ama tarihçiler biranın o zamanlarda Yunanlılarda ve  bugünkü İtalya'nın bulunduğu bölgelerde bira hakkında hiçbir emare  bulunmadığını göstermektedir.



Bira aslında Orta Anadolu'dan ve Mezopotamya'dan Afrika yoluyla Avrupa'ya geçtiği, tutulan kayıtlarda bulunmuştur.



Bira tanrının bizi sevdiğinin ve eğlenmemizi istediğinin bir kanıtıdır. (Benjamin Franklin)  



Ülkemizde ise bira 1862 yılında kendini göstermeye başlamıştır. Çünkü bu  tarihlerde arpa suyuna konulmuş vergiler vardır. 1888 yılında bir Alman  şirketi yurdumuzda bira üretimine başlamıştır. Daha sonra 1910 yılında  bir Alman şirketi daha bira fabrikası açmış ve sonraları iki şirket  birleşmişlerdir. Bira üretimi yine aynı yıllarda birkaç fabrikanın  açılmasıyla devam etmiştir.



Bira çok kuvvetli bir B vitamini kompleksi kaynağı olup elverişli  oranlarda alınırsa karaciğer ve safrakesesi fonksiyonları üzerinde  faydalı etkiler yapar. Tuzsuz yemek yemek zorunda kalanlar için  birebirdir. Böbreklerin iyi bir şekilde çalışmasını sağlar ve suyun  böbreklerden kolayca atılmasını sağlar.



Bira insanların en çok tercih ettiği içkidir. Gerek yumuşak içimi  gerekse düşük alkolü sayesinde insanların güzel bir aktiviteyi izlerken  keyifle tattığı nadide hayat sularından biridir. Birçok ülkede Sake bira  olarak adlandırılmakta ve satışı bu sınıflandırmaya göre yapılmaktadır.



Bira nasıl yapılır?



-Önce biralık arpalar boylarına göre ayrılır.

-Tanklarda iyice ıslatıldıktan sonra çimlendirmeye bırakılır.

-Daha sonra malt filiz kırma ve temizleme tesislerine geçilir.

-Malt kırma değirmeni yoluyla kırık malt deposuna aktarılır.

-Sonra sırasıyla şekerlendirme kazanı, aktarma kazanı, süzme kazanı ve kaynatma kazanlarına aktarılır.

-Elde edilen şıra şerbetçi otu ile süzüldükten sonra durulma kazanlarına aktarılır.

-Durulan şıra, şıra seperatöründen ve soğutuculardan geçirilerek fermantasyon kazanına aktarılır.

-Fermantasyondan sonra dinlendirilir. Filtre edilen bira pastörize edilerek tüketime sunulur.



Bira hakkında bilmeniz gereken bir kaç şey



-Bira -2 derecede donar.

-Bira hoş tadı ve ferahlatıcı özelliği yanında , içerdiği kalori ve vitaminler nedeniyle besleyici bir içkidir.

-Bira direk güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.

-Biranın üretimi ve korunması çok zordur.

-Bira içerdiği vitaminler nedeniyle ve alkol derecesi düşük olduğundan  her türlü kimyasal ve fiziksel etkilerden çok çabuk etkilenirler ve  bozulurlar.

-Her ne kadar bira çok özenle hazırlansa da çok kısa bir sürede bozulabilirler.

-Örneğin Tekel birası yapılması gerekenler sonucunda ömrünü iki ayda tamamlamaktadır.

-Bira stoklandığı yerde güneş ışığını görmemelidir.

-Nemli ortamlarda bira kutuları paslanabileceğinden , biralar nemli ortamlardan uzak tutulmalıdır.

-Biranın stoklandığı yer en çok 25 derece , en az 0 derece olmalıdır.

-Sürekli soğutulup ısıtılan bira çabul bozulur.

-İki kere soğutulup oda sıcaklığına bırakılan bira bulanır ve tortulanır.

-Tekel birasının ideal içme sıcaklığı 6-8 derece arasıdır.

-Aşırı sıcaklık biranın tadını garipleştirir.

-Düşük sıcaklıklar biranın aromasını ve bukesini gizler.

-Bira bardakarı sodalı ılık suda yıkanır.

-Deterjan ve sabunla yıkanmış ve iyice kurulanmamış bira bardakları biranın köpüğünü keser.

-Fıçı biralar 5-7 gün içinde bitirilmelidir.

-Şişe biralar 3-6 hafta içinde tüketilmelidir.



Beyaz, kırmızı ve siyah bira



Bugün dünyada en çok içilen bira sarı biradır. Türkiye'de sarı ve siyah  biranın yanında alkolsüz bira da üretilmektedir. Sarı biranın ülkemizde  insanlar tarafından daha çok tercih edilmesinin nedeni lezzetli oluşu ve  alkol derecesinin düşük olmasındandır.



Kırmızı bira ise çoğunlukla Avustralya bölgesinde imal edilip ve tüketilmektedir.  



Siyah bira öncelikle Almanya'da imal edilmiş günümüzde çoğu ülkede  üretilmeye başlanmış ve büyük beğeni toplamıştır. Siyah biranın farkı  kaynatılırken içine kavrulmuş malt konularak hazırlanmasıdır.



Ülkemizde TEKEL' in çıkardığı siyah birayı deneyebilirsiniz. Gerek içimi  gerekse alkolü bakımından diğer siyah biralara nazaran iyi yapılmıştır.  



Yine bu bira TEKEL'in diğer biralarına göre gayet lezzetli ve içimi hoştur.



Diğer ülkelerde sarı biraya beyaz bira da denmektedir. Aslında biz beyaz biraya sarı bira diyoruz.



Bira kokteylleri



Half & Half

Özellikle İngiltere'de çok popüler bir bira kokteylidir. Ale ve Stout biralarının yarı yarıya bardağa konulmasıyla yapılır.  



Shandy Gaff

İki parça küp buz konmuş bira bardağının yarısına Ale veya Porter  birasından , diğer yarısına da Ginger-Ale (Zencefil Gazozu) konarak  hazırlanır.  



Black Velvet

Bardağın yarısına şampanya , yarısına da Stout konularak yapılır.  



Huckle My Butt

1 quart bira, ½ pint kanyak, 2 adet çiğ yumurta. Önce bir kap içinde  yumurta,kanyak ve biraz toz şeker karıştırılır. İyice rendelenmiş ve  dövülmüş tarçın , hindistan cevizi rendesi , karanfil ilave edilerek  tekrar karıltırılır. Sonra süzülür. küp buzlarla içinde bir müddet  soğutulur. Buzlar çıkarılır , soğuk bira ilave edilir. Servisi çok soğuk  olarak yapılır.Bu dört kişiliktir.



Cuba Beer

Soğutulmuş bira bardağının dibine bir miktar tuz koyulur, bardağın içi  küçük kalıp buzla doldurulur. Çok yavaş bir şekilde bira bardağa  koyulur.



Bira servis yapılırken neler yapmalıyız?



-Bira güneş gören yerlerde tutulmamalıdır. Sıcak yerlere bırakılmamalıdır.

-Birayı donduracak şekilde soğutma yapılmaz ve soğutma işleminde buz  kullanılmaz. Derin dondurucuya kısa bir süre de olsa bırakılmaz.

-Aşırı derecede soğutulan biranın kendine has tadı ve lezzeti gider. Köpürmez.

-İdeal bira 4 ila 8 derece arasında olmalıdır.

-Bira servis edilirken şişe sallanmamalı, köpürtülmemeli, şişenin kapağı çabucak açılmalıdır.

-Bira bardağa konarken , bardak hafifçe eğilmeli, sakince bardağa konmalıdır.

-Bira bardakları sabunlu suyla yıkanmaz. Tuzlu veya sodalı suyla  yıkanmalı ve kurulanmamalı. Kendi halinde kurumaya bırakılmalıdır.

-Bira kalaysız kaplarda servis edilmez.

-Ağzı açık kalan bira çabuk bozulur.

-Ağzı iyice kapatılmamış bira kesilir.

-Büyük bira bardaklarında bira uzun süre de kalsa lezzetinden pek bişey kaybetmez.



Cin

Cinin tarihçesi



Dünyaca ünlü cinin hikayesini sizlere biraz bahsetmek istiyoruz.  Hollanda Leiden ünversitesi kimyagerlerinden Franciscus De La Boe  insaları zinde tutabilecek ve hastalandıkları zaman iyileştirebilecek  bir ilaç bulmaya çalışıyordu.



Araştırmaları sırasında çavdardan damıtma yoluyla bir ilaç elde etmiş ve  bu ilacı da ardıç tohumları ile ikinci kez damıtarak yeni bir ilaç  bulmuştu. Bu ilaca Genievre (Fransızcada ardıç) adını vermiştir.  Hollandalılar da bu ilaca çok çabuk alışmışlar ve ona Genever adını  vermişlerdir.



İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth İspanya Kralı II. Felipe'ye karşı  savaşmak için Hollanda'ya ordusunu göndermiştir. Asleri birlilk dönüşte  Geneverin formülünü de getirmişlerdir. Bunun adını da Gin olarak  değiştirmişlerdir. Sonraki yılarda İngiltere de büyük bir cin endüstrisi  kuruldu. Dünyada cini tekellerine geçirdiler.



Cinin kimyası



Cin arpa ve buğday şırasına ardıç eklenerek üretilir. Cinin kaliteli  olabilmesi çin süzme işleminin çok yavaş gerçekleitirilmesi gerekir.  Damıtma işleminden sonra renk vermeyecek kaplarda en az beş ay  yıllandırılır. Cin kokteyl yapımında çok önemli bir yer teşkil  etmektedir.



Cinin aromatik maddesini ardıç teşkil eder. Ardıç ülkemizin çeşitli  bölgelerinde yüksek yaylalarda, özellikle Uludağ'ın 1300 metre  yüksekliğinden başlayarak 2000 metreye kadar olan kısımlarında yetişir.



Ardıçlar genelde muhtelif türlerde olur ve hemen hemen birçok ülkede  bulunur. Bir kısmının meyvesi kırmızı, bir kısmının süyaha yakın koyu  menekşe rengi vardır. Önce yeşil daha sonra kendi rengini alan bu meyve  yurdumuzda kasım ve aralık aylarında toplanır ve kurutulur.



Ülkemizde de TEKEL cin üretimi yapmaktadır. Dünyadaki en iyi cinler  başta Gordon's Dry Gin olmak üzere, Plymouth Gin, Old Tom Gin, Booths  Gin, Gilbery's Gin, Silver Top Gin şeklinde sıralandırılabilir.



Kanyak

Kanyak'ın tarihçesi



Konyak yalnız Fransa' nın Cognac kasabasında üretilmektedir. Brandy  cognac kasabası dışındaki üretim merkezlerindeki üretilen kanyağa  verilen addır. Brandy, brandewjin (Flemenkçe) sözcüğünden türemiştir.  Anlamı da damıtılmış şaraptır. İngilizler brandy olarak kısaltmışlardır.  



Brandy şarabın damıtılmış halidir. Sebebi ise 16. yüzyilda Cognac  kasabasına yakin bir liman sehri olan Rochefort' dan tüccarların  ülkelerine şarap götürmek istemeleridir. Fakat şarap yolculuğa  dayanıksızdır. Bu yüzden şarabı damıtarak taşımayı sağlamışlardır.  Böylelikle brandy meydana çıkmıştır. Cumhuriyet döneminde konyak  Türkiye' de de üretilmeye başlamıştır.



Ancak uluslar arası yasaklardan dolayı ürettiğimiz bu içkiye konyak adı  verilmiyordu. Bu yüzden konuyu Atatürk' e çıkarmışlar ve O da şu şekilde  bir çözüm bulmuştur. Ülkemizde üretilen konyaklara kanyak adı  verilecekti. Konyağın insanın içini ısıtmasından dolayı kan yakan  anlamında kanyak denilmiştir. Günümüzdeki konyak mı kanyak mı sorusuna  bu bir cevap olacaktır.



Kanyak hakkında kısaca



Brandy' ler kanunen en az üç yıl fıçılarda dinlendirilmelidir. Fakat  üreticiler kaliteyi artırmak için 4-5 yıldan az dinlendirme yapmazlar.  Kaliteyi artırmak için dinlendirme süresi uzatılabilir. Bakır imbiklerde  en az iki defa damıtılır.



Damıtılıp dinlendirilen brandyler belli bir yerde harmanlanır.  Harmanlamanın amacı farklı bölgelerden toplanılan bu brandylerin birbiri  ile kaynaştırılmasıdır. İstenilen kıvama gelince saf su ile alkol  derecesi düzenlenebilir.



Likör

Likör hakkında



Likörler içki dünyasında çok büyük yer işgal etmektedir. Likörler  genellikle meyve, alkola, esans ve enfüzyondan imal edilirler. Likör  yapımını bir sanat olarak görmeliyiz.



Likörü yapmadan önce mutlaka bir labaratuvar çalışması şarttır. Bunu bir  bilim dalı olarak bile sayabiliriz. Kaliteli bir likör yapımı çok uzun  uğraşlar sonucu ve deneyimle yapılabilmektedir.



Likörler iki ayrılır. Birinci nevi likörler; meyve likörleridir.  İkincisi ise; meyve ve nebat likörleridir. Birinci gruba çilek, ahududu  ve kayısı gibi likörleri, ikincisine turunç, altın ve beyendik gibileri  sayabiliriz.



Yine başka bir sınıflandırma yaparsak likörleri kalite bakımından dörde ayırırız.



 

-Adi likörler

-İnce likörler

-Yarım ince likörler

-Çok ince likörler



 Dünyada yüzlerce likör çeşidi bulunmaktadır...



Elixir Garus Likörü

Yeşil Ceviz Kabuğu Likörü

Chartreuse Jeune  

Acıbadem Likörü

Apry (Kaysı) Likörü

Apsinthe Ratafyası

Amerikan Bitter

Amsterdam Bitter

Ananas Likörü (Créme de ananas)

Anizet Likörü (Anisette)

Ağaç Çilekli Vişne Likörü

Ayva Likörü

Ahududu Likörü (Créme de Franboises)

Altın Likörü (Liqueur D'or)

Acı Mandalina Likörü (Apperitif aux mandarines)

Bal Likörü

Bardat Likörü

Beyendik Likörü (Benedictine)

Muz Likörü

Portakal Çiçeği Likörü

Cedrat Likörü

Kakao Likörü

Vişne Likörü (Cherry Brendy)

Cherry Nalivka  

Cherry Whisky

Gül Likörü (Créme De Rose)

Menekşe Likörü (Créme De Violettes)

Vanilya Likörü (Créme De Vanille)

Çay Likörü (Créme De Thé)

Mandalina Likörü (Créme De Mandarine)

Frank Üzümü Likörü (Créme De Cassis)

Créme De Fraises

Créme De Noyau

Nane Likörü (Créme De Menthe)

Damson Gin

Drambuie  

Eau De Vie De Danzig

Falernum

Fiori D'alpi

Yasak Meyve Likörü (Forbidden Fruit)

Pelin Likörü (Genepi)

Geranium Likörü  

Gentiane Likörü

Grand Marnier

Izarra  

Irish Mist

Lacers Cognar Créme Liqueur

Limon Likörü

Marasken Likörü

Melek Otu Likörü (Angelic)

Monastine Abbaye St. Graiten Likörü

Aşk Likörü (Parfait D'amour)

Yabani Erik Likörü (Prunelle)

Persicot Likörü

Raspail Likörü

Rossolio Likörü

Rabinowka Likörü

Royal Cherry Chocolate Likörü

Royal Orange Chocolate Likörü

Çikolata Likörü (Royal Mist)

Strega  

Silver Wasser

Şeftali Likörü (Peach Brendy)

Turunç Kabuğu Likörü

Vieille Cure Likör

Kahve Likörü (Créme De Moccah)

Çilek Likörü

Dut Likörü



Ülkemizde üretilen likörler tamamen meyveden yapılırlar. Ülkemizde  üretilen likörlerin büyük çoğunluğu yurt dışındaki yarışmalardan birçok  altın ve gümüş madalya getirmiştir. Bunlara bir iki örnek verelim.



-Isparta Gül Likörü yurtdışında bize üç altın madalya getirmiştir.

-Ahududu Likörümüz bir altın ve iki gümüş madalya getirmiştir.

-Çilek likörü iki gümüş ve bir bronz madalya almıştır.

-Konya Kayısı Likörü bir gümüş madalya almıştır.

-Adana Portakal Likörü bir altın bir gümüş madalya getirmiştir.

-Bodrum Mandalina Likörü bir altın ve bir gümüş madalya almıştır.



Sizlere Türk likörü hakkında çok çarpıcı bir iki şeyden daha bahsetmek  istiyoruz. Ahududu likörümüzün kalitesinde dünyanın hiçbir yerinde  ahududu likörü üretilememektedir. Bir zamanlar bizim ünlü kahve  likörümüz Paşa Likörü dünyanın en iyi kahve likörleri Tia Maria ve  Kahlua ile sürekli kapışmaktaydı. Ama artık günümüzde bunların hiçbirine  sahip çıkmadığımız için unutuldular. Günümüzde bunları bulmak artık çok  zor veya imkansız gibi.



Rakı

Rakının tarihçesi



İtalyanca "Giouzo" kelimesinden türeyen Ouzo yani türkçesi Uzo,  ingilizce "For Use" anlamına gelen "Kullanılabilir" demektir. Osmanlı  döneminde rakı sandıklarının üzerine "Ouzo Masslia" damgaları  vurulurmuş. Bu da "Marsilya'da kullanılabilir" anlamına gelmektedir.  Yine IV. Murat zamanında alkole düşkün olmasından dolayı yurtdışından  sürekli içki getirilirmiş. Fransa'dan gelen içkiler Yunanistan'ın Pire  şehrinde Yunan gemilerine yüklenip İstanbul'a getirilirmiş. Malum  Osmanlı İmparatorluğu'nun o dönemlerinde içki yasak olduğundan dolayı  rakı sandıklarının üzerine "Yalnızca Sultan içindir" anlamına gelen  "Ouzo Sultan" damgaları vurulurmuş. Yunanistan'ın bu şirin kasabasında  bu rakılardan hoşlanan bir kısım rakısever gemilerden birkaç rakı alıp  evlerine götürmüşler ve sonra da imal etmeye başlamışlardır.



1880'lerde ise Sarıcazade Ragıp Paşa'nın Tekirdağ yolu üzerindeki Umurca  Çiftliği'nde yaptığı Umurca rakısının ünü tüm ülkeyi sarmıştır. Bu  rakının yanı sıra, Erdek rakısı ve Deniz Kızı Rakıları da beğenilen  rakılarmış. Yine eskilerde boğazda çilingir sofralı kayık sefaları  yapılır, kayıkta sazlar çalınır, taze balıklar, siyah ve sarı havyar,  Gelibolu sardalyası, Tirilye zeytini, balık yumurtası, türlü peynirler  ve meyveler bu rakılara meze yapılırmış. Bomonti Rakısı, Alem Rakısı,  Elif Raksı, A Rakısı, Baküs Rakısı, Hanım Rakısı, Keyif Rakısı, Ruh  Rakısı, Jale Rakısı, Dimitrokopulo Rakısı, Çamlıca Rakı, Dem Rakı,  Fertek Rakı, Efe Rakı, Olgun Rakı, Bahçe Rakı, Üzüm kızı ve Memur  Rakıları dönemin en meşhur rakılarıymış.



1944 yılında çıkan bir yasadan sonra rakı üreticilerinin tamamı  kapatılmış ve Rakı üretimi TEKEL ile birlikte tamamen devletin  kontrolüne geçmiştir. 1930'lu yıllarda 48 tane kayıtlı rakı üreticisi  varken, büyük kentlerde, Eskişehir, Balıkesir, Edirne, Kastamonu, Muğla,  Antalya, Çanakkale, Erzurum, Giresun, Kocaeli, Konya, Samsun ve Trabzon  gibi şehirlerde de piyasaya sunulan 100'den fazla rakı markası  bulunmaktaymış. Neyse bu kadar üzüntü verici hikayeleri bir yana bırakıp  sizlere burada rakı içerken yanında ne yememiz, neler hazırlamamız  gerektiği hakkında bir kaç meze tarifi sunacağız. Tabii ki bunlar  dengeli bir rakı içimi ve hazım kolaylığı sağlaması içindir.



Rakı hakkında kısaca



Kısrak sütünden yapılan kımızdan damıtılan kımız rakısı "Arika"dan  türeyen Rakı çok uzun yıllardır Türklerin milli içkisi olmuştur. Bunun  sebebi rakının Türkler tarafından bulunmasıdır. Dünya üzerinde rakının  ilk kez Osmanlı sınırları içinde üretildiğini tüm dünya kabul ediyor.  Günümüzde Yunanlılar rakıyı Uzo diye tanıtıp tüm dünyaya bunun bir yunan  içkisi olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar.



Avrupa Konseyi Alkollü İçkiler Ekspresler Komitesi diğer içkilerde  olduğu gibi (Skotch Whisky) rakıyı da Turkish Rakı olarak  adlandırmıştır. Türkiye'de çeşit çeşit rakı üretilir. Bunlar Kulüp Rakı,  Altınbaş Rakı, Tekirdağ Rakısı, Yeni Rakı, Çilingir Rakı, Mercan Rakı,  İzmir Rakısı, Efe Rakı, Fasıl Rakı, Burgaz Rakı, Ata Rakı, Aslan Sütü,  Tekirdağ Gold'dur.



Halk arasında rakının kaliteli olup olmadığını anlamak için rakı  şişesinin altındaki numaraya bakılır. Halbuki bu kan yanlıştır. Çünkü bu  sadece şişenin imal seri numarasıdır. Bir başka kanıya göre rakı şişesi  sallanır ve içinde pullanmalar olur. Pullu rakının kaliteli olduğuna  inanılır. Bunun sebebi de aşırı soğutulan rakının dışarı çıkarıldığında  içindeki aromanın kristalleşmesidir. Tam aksine rakı özelliğini  kaybetmiştir. Rakı kuru ve yaş üzüm ispirtosunun anason tohumları ile  ikinci bir damıtılmadan sonra elde edilir. Yıllandırma iki ila altı ay  arasında meşe fıçılar içinde yapılır. Litre başına en fazla beş gram  şeker katılabilir.



Halk arasında rakıya aslan sütü denilmesinin nedeni eski Osmanlı  meyhanelerinde rakının aslan kabartmalı kaplarda sunulması ve renginin  sütle aynı renkte olmasıdır. Ve bu inaşının sonucunda insalar rakının  içildiği zaman insana cesaret vereceğine inanır. Halbuki tüm alkollü  içkiler gibi rakı da insanın kaslarını ve sinirlerini gevşetir.



Dünyadaki diğer rakı çeşitleri şunlardır;

-Sake Rakısı : Japonların ve Çinlilerin pirinçten elde ettikleri rakıdır.

-Slivovits : Sırbistanın erikten ürettikleri rakıdır.

-Kumovica : Yugoslavların üzümden imal ettikleri rakıdır.



Eski rakılarımız hakkında



Vefa Zat, iletişim Yayınlan'nın "Ehlikeyfin kitapları"' dizisinden çıkan  Adabıyla Rakı ve Çilingir Sofrası kitabında, önce rakının tanımını  veriyor; "Kuru üzüm alkolü bakır imbiklerde anason tohumuyla ikinci kez  damıtılır, litresine en fazla 10 gram şeker konur, kaliteli suyla  karıştırılır ve dinlendirildikten sonra şişelenir."



Rakı, ansiklopedik tanımıyla bu. Ama, görünüşte bu kadar basit olan rakı  bir zamanlar inanılmaz derecede çeşitliymiş. Evliya Çelebi  Seyahatnamesine göre rakı ürericilerine "Arakçıyan esnafı" denirmiş ve  bunlar da muzlu rakı, hardaliye rakı, nar rakısı, anlamına gelen "Arak"  sözünden türediği. Araki, terleten anlaımına geliyor. Rakı da, Arakiden  türemiş bu görüşe göre. Bazıları da iri, uzun taneli ve kalın kabuklu  "Razaki" üzümünden yapılan anasonlu rakının razakiden dolayı zamanla  raki, sonra da rakı diye adlandırıldığını ileri sürüyorlar. Gerçekten de  eskiden razaki üzümünden nefis rakılar yapılırmış. Rakının ilk kez  Irak'ta yapılıp buradan komşu ülkelere yayıldığı, bu yüzden de Irak  kökenli anlamına gelen "Iraki" sözcüğüyle anıldığını düşünenler de var.



Bir başka senaryo da, rakı kelimesinin kısrak sütünden yapılan kımızdan  damıtılan kımız rakısı "Arika"dan türediği. Vefa Zat, tüm bunları  sıraladıktan sonra, "Bence rakının araktan kaynaklanmış olma ihtimali  daha mantıklı," diyor. Kaynağı ne olursa olsun, adı nereden gelirse  gelsin, rakı Türkiye'nin içkisi. Osmanlı döneminde bile en sevilen içki.  Tarihi bilgiler de bunu doğruluyor. Mesela I880'lerde Sarıcazade Ragıp  Paşa'nın Tekirdağ yolu üzerindeki Umurca Çiftliği'nde yapılan Umurca  rakısı, çok ünlüymüş. Bu rakının yanı sıra, Erdek rakısı ve Deniz Kızı  da pek beğenilirmiş.



Abdülhak Şinasi Hisar'ın Boğaziçi Mehtapları kitabında yazdığına  bakılırsa, boğazda çilingir sofralı kayık sefaları yapılır, kayıkta  sazlar çalınır, taze balıklar, siyah ve sarı havyar, Gelibolu  sardalyası, Tirilye zeytini, balık yumurtası, türlü peynirler ve  meyveler bu rakılara meze edilirmiş...



Sonra Bomonti rakısı bu rakılara rakip çıkmış İzmir'deki bir fabrika  Bomonti rakısı ve Alem rakısı adlı iki ürün çıkarmış. Bunlardan iyi  dinlendirilmiş Bomonti, epey tutulmuş. Ardından, Kadıköy Söğütlüçeşme'de  imalathanesi bulunan Constantin Georgiadis'in yaptığı Elif ve A  rakıları piyasaya sürülmüş. Galata'da yapılan Baküs rakısı da bu kervana  katılmış. Hanım, Keyif, Ruh, Jale, Dimitrokopulo, Efe, Bahçe, Üzüm kızı  ve Memur da dönemin diğer rakı isimleriymiş...



Kitapta I935 yılının Ayda bir dergisinden bir de ilan yer alıyor. Aynen  şöyle: "Mideyi bozmaz! Başı ağrıtmaz! Susatmaz! Halis üzümden çekilmiş  ve uzun müddet dinlendirilmiş, rakıların en iyisi Bilecik Rakısi'dır."  Aynı rakı, Cumhuriyet Almanağı'na da şu ilanı vermiş: "Medhüsenasına  lüzum göstermeyen, fevkalade Bilecik rakısı..."



Bahçe rakısı ve Olgun rakı ise 1930'ların diğer rakıları. '40'larda  bunlara Galata'da yapılan Çamlıca, Dem ve Fertek rakıları eklenmiş. Peki  bu rakılara ne mi olmuş? İşte orası çok hazin... Adları bile insanı  çakırkeyf etmeye yeten bu rakılar, 1944'ten sonra ortalıktan  kayboluvermiş... Çünkü 1944'te, rakı üretme ve satma hakkını sadece  Tekel Genel Müdürlü-ğü'ne veren kanun çıkmış.Devletin demir eli, bu  renkli sektörün üstüne bir kabus gibi çöküp herşeyi tuzla buz etmiş.  Tekel'den önce sadece 1938 yılında 48 tane rakı üreticisi varmış. Büyük  şehirlerin yanı sıra Eskişehir, Balıkesir, Edirne, Kastamonu, Muğla,  Antalya, Çanakkale, Erzurum, Giresun, Kocaeli, Konya, Samsun ve Trabzon  gibi illerde de harıl harıl rakı damıtılıyormuş. Bazı imalatçılar  değişik kalitelerde iki-üç rakı yaptıklarından, o yıllarda piyasada yüz  civarında marka bulunduğu tahmin ediliyor.



Gerçi bu devletleştirme, rakıcıların devletten yedikleri ilk tokat  olmamış. Geri kafalı siyasetçiler 1920'de kanunla her türlü içkinin  yapılmasını, satılmasını ve içilmesini yasaklamışlar. Rakı üretenler  batmış, onların yerine kaçak rakı imalatı yaygınlaşmış. Üzüm evlerde  kıyma makinelerinde kıyıldıktan sonra, çamaşır leğenlerinde  mayalandırılıyor, gaz tenekelerinden yapılan imbiklerde de  damıtılıyormus. Tabii bu rakılar berbatmış. Vefa Ağabey'in Hüseyin Rahmi  Gürpınar'ın Meyhanede Kadınlar kitabından aktardığına göre, bir gün  sarhoşun biri kötü rakıdan içerken şöyle isyan etmiş:



"Getir ulan... Anasını sattığımın dünyası... Polis mi gelecek? Jandarma  mı? Birkaç tek ikramla gönüllerini alırım. Tenezzül edip istanbul Valisi  burayı şereflendirseler bir iki toka ile işi geçiştiririm. Her zaman  ziyafetlerde şampanya içilmez ya... Yasaktan sonra rakılar ne hale  geldi. Tatsın da anlasın. Görevlidir." Neyse ki bu saçmasapan yasa  akşamcıları 6 yıl inlettikten sonra kalkmış. Rakıcılar da kaliteli  rakıya susamış tiryakilerin açlığı sayesinde eski günlerine  dönüvermişler. Ama bu kez de '44'te devletçilik fırtınası bu güzel  rakıları tarihe gömmüş.



O zamanki adı "İnhisarlar idaresi" olan Tekel, değişik fabrikalarda  ürettiği rakılarını farklı isimlerle piyasaya sürmüş. "Aliyülala Gazi  Ayıntap Rakısı", "Halis soma ve anasondan mamul Ala Boğaziçi Rakısı",  "Hususi fevkalade rakı", "Hususi ala rakı", "Nazilli rakısı", "Aydın  rakısı", "Yalova rakısı". "Filurya rakısı" ve "İyi rakı" bunlardan  bazılarıymış...



Aradan 50 yıl geçtikten sonraki durumu ise hepimiz biliyor, yaşıyoruz.  Rakı üretimi hala devletin tekelinde. Üstelik, dünyada alkolizmle  savaşan bir-iki İskandinav ülkesi dışında içki üretiminde devlet tekeli  hiçbir ülkede kalmamışken bu böyle... Devlet rakı talebini  karşılayamıyor, aldığı üzümü rakıya yetiştiremiyor, berbat pancar  küspesi alkolünü rakılara katıp üzümden gelen o güzelim tadın içine  ediyor. Bazen de anasonu az aldığından rakıya az koyuyor, rakı diye  tatsız tutsuz bir alkol yapıyor bu defa. Üstelik rakıların içenin  gönlünü okşayan bir özelliği de yok. Kulüp rakısının o nefis etiketini  saymazsak, diğerleri hiçbir özelliği, otantikliği olmayan, sıradan  etiketler, sıradan şişeler ve sıradan isimlerle pazarlanıyor.       

                                                                                                                                                                     Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor Üye ol Veya Giriş Yap
Linkback: İçkiler
  • Gösterim 2,116 
  • Herşey Genel Paylaşım
  • 0 Yanıtlar


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor Üye ol Veya Giriş Yap


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious

Benzer Konular (1)

Yanıtlar: 0
Gösterim: 2670


İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz